Kurumsal ve akademik hayatında “taviz vermez, sert, kaya gibi” olarak anılan Orhan Dinç, hem Türkiye’de mimarlık pratiği ve yarışma koşullarının iyileşmesi için sarf ettiği çabalarla toplumsal bellekte, hem de yetiştirdiği öğrencilerin hafızalarında derin bir yer edinmiştir. Tavizsiz disiplini birçok öğrenci tarafından kendisine lakaplar takılmasına sebep olmuşsa da yine aynı öğrencileri her fırsatta onu ziyaret etmiş, şükranlarını sunmuşlardır. Kendisine hayattayken gösterilen bu ilgi, sevgi ve bağlılık hiç şüphesiz ki hatırasına da gösterilmeye devam edecektir. Bunu göz önüne alarak anıt mezar, ziyaretlerin bir bağlılık ritüeline dönüşebileceği, ziyaretçinin Orhan Dinç’in bıraktığı etkilerin yeryüzünde devam ettiğini huzurla fark edeceği bir alan olarak düşünülmüştür.
Tasarım, yaygın bir mezarlık ziyareti ritüeli olan mezar toprağını/çiçeklerini sulama aktivitesine yeni bir yorum getirmektedir. Mezarlığın ayak kısmında yer alan, iç içe iki daireden oluşan (baş kısmından daha yüksekte konumlanan mermere oyulmuş) su haznesi ziyaretçilerin döktüğü su ile dolduğunda taşmakta, eğimli mermer yüzeydeki bir oluktan akarak toprağın üzerinde yer alan su kanalına ulaşmaktadır. Tek bir çizgi halinde başlayan su kanalı çiçeklik alanına ulaşıp onu besledikten sonra üç parçaya ayrılır: nasıl ki bu toprak Orhan Dinç, Oya Dinç ve Miyase Tan Çorbacıoğlu tarafından paylaşılmakta; yüzeyde de üç kişiye dair izleri görmek mümkün olmaktadır.