Doğa ve Tarih Arasında Bir Eşik
Ripafratta Kalesinin konumu incelendiğinde bu alanı ayrıcalıklı kılan iki etki alanı eşsiz kılmıştır:
Mevcut haliyle yeşil doku yalnızca görsel bir güzellik sergilemektedir. Bu durumda bölgeyi ziyaret eden dağcılar dışında yeşil doku ile fiziksel bir iletişime girilmemektedir. Bu sebeple alanı daha ulaşılabilir kılacak şekilde ek yaya ve araç yolları tasarlanmıştır. (a) Öneri tasarım ile; tarih deneyimlenirken, yerel halkın doğa ile buluşabilmesi amaçlanmıştır.
Kale içindeki Merkezi Kule’nin tekliği; Ripafratta tepelerinde dağınık konumlandırılmış diğer iki kulenin orman içindeki tekliğinin bir yansıması olarak kabul edilmiş ve bu sebeple, Niccolai (a1) ve Centino (a2) kuleleri çoklu gözlem teraslarından oluşan benzer bir prensiple tasarlanmıştır.
Mevcut halinde, taş duvarlar ile çevrelenmiş ve içinde barındırdığı yerleşim kalıntılarıyla tarihi Ripafratta Kalesi tepenin üzerinde konumlanmış bulunmaktadır. (b) Analizlere göre kalenin içinde iki farklı doku tanımlanmaktadır; doğal çevre ve tarihi doku. Merkezi Kule bu iki farklı karakter arasında onlarla hiçbir iletişim kurmadan tek başına durmaktadır. (c)
Büyük ölçekte bakıldığında da doğa ve tarihin birbirini çevreleyen iletişimi kasaba yerleşiminin özgünlüğünü oluşturduğundan doğa ve tarih ilişkisi kale içinde de ana karar olarak çok önemli bir girdi olmuştur. Böylece alınan ilk tasarım kararı hem doğaya hem de tarihe saygıyla yaklaşan bir tasarım önermektir. Bu yüzden, tarih ve doğa arasında geçiş sağlayacak bir eşik önerilmiştir. Eşik alan iki doku arasındaki iletişimi sağlamakla birlikte, merkezde tek başına duran kuleyi de programla bütünleştirip onun tekliğini daha da vurgulamaktadır. (d)
Kale duvarı ile bitişik halde konumlandırılmış bir diğer kule de, bu öneride; duvar ile bütünleşerek tırmanma alanının bir parçasını oluşturacak şekilde kale duvarının bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Böylece merkezdeki kuleye daha çok vurgu yapmak amaçlanmıştır.
Tasarım alanındaki bir diğer girdi, kale içindeki kotlanmadır. Mevcutta, kuzeybatı yönüne doğru olan yükselen kotlanma ile farklı görsel açıların yaratılma olasılığı var olsa bile, bu kotlardaki alanlara ulaşmak mümkün olmadığından fiziksel ve görsel iletişim sağlanamamaktadır. Kale içindeki farklı kotların birbirleriyle iletişimini sağlamak diğer ana tasarım kararı olmuştur. (e)
Merkezi Kule, bu farklı kotlara dağılımı ve toparlanmayı sağlayacak ana bir görev üstlenerek daha da önemli kılınmıştır. Bu farklı kotların düzenlenmesinde düşey bağlantıyı sağlayan ana unsurdur. Yatayda ise eşik, tarihi katmanların kotlarını ve duvar izlerini takip edecek şekilde x,y ve z aksları boyunca bölümlere ayrılır. (g) Tarihi dokunun kotları eşiğin içinde de devam ettirilerek iç ve dış mekanlardaki programlar fiziksel olarak ilişkilendirilmiştir. Bu ilişkiden doğan akslar ile restoran ve müze programlarının mekansal sınırları belirlenmiştir. Eşiğin ucunda, doğaya açıldığı alanda, uzunlamasına yerleşmiş kütle, aktivite merdivenine dönüşerek konser, söyleşi gibi sosyal programlara imkan vermektedir.
Merkezi kule gözlem ve aktivite platformlarının eklenmesiyle eski yüksekliğine çıkarılarak kalenin etrafında ormana yayılmış bulunan diğer kuleler ve tasarlanan yollar ile de görsel ve fiziksel bir ilişki kurmuştur. Eski yüksekliğine ulaşması için yapılan ek yatayda ve düşeyde yapılan müdahaleyi vurgulamaktadır. (f)
Özetle, bu tasarım ile doğayı ve tarihi hem yatay hem de düşey akslarda küçük mekânsal müdahaleler ile buluşturmak önerilmiştir. Eşik, tasarımın temelini oluşturan; farklı dönemleri, programları ve aktiviteleri bütünleştirmesi beklenen cisimleşmiş ana fikirdir.